SADECE KÜÇÜK BİR UMUT


Şimdi kafanı güzelce temizle. Aklını, kalbini, vücudunu. Dikkatini sadece bu yazıya ver. Ve iyice düşün bu dediklerimi okurken. Düşünsene senin şuan bedeninin içinde barındırdığın o ruh, daha doğrusu taşıdığın bu bedenin altında ki asıl sen, sonsuza kadar yaşıyacak. Ölümü tadıcak. Evet bu doğru. Ama aslında dünyayı bedeniyle birlikte bırakıp gidicek asıl dünyaya. Öyle yada böyle senin zamanın geldiğinde sen de gideceksin bu dünyadan. Ve yaşadığın sıkıntılar bir anda kesilecek. Bitecek. Bir daha dünya sıkıntısı çekmeyeceksin. Yani herşeyin bir başlangıcı olduğu gibi, bir sonu da olduğunu en derinden anlayacaksın... Garip bir gerçek. Senin aklına arada bir gelen bir gerçek. Ama diyorum ya, GERÇEK. Gerçekler de bir gün yalan olur. Sanki hiç gerçek olmamış gibi. Hayatın belki de senin için bir yalan olucak. Hatırlamak istemediğin, bir yalan gibi. Biraz ürkütücü bir düşünce bana göre.

 
Şimdi konumuzla bunun ne alakası var diyecek olursan hemen cevap vereyim;

   
Bir umut, sadece bir umut... Ne kadar ihtiyacımız var aslında biz fark etmesekte. Yani herkez bunu dediğimde bana direk şu cevabı verir. “Yaşamak bile bir umuttur.” bilmem. Belki de haklılar. Hayatta kalmak, bunu başarabilmek, dayanabilemek... 

Şuan ne hissediyorsun merak ediyordum. Belki hiç birşey hissetmiyorsun. Anlam veremiyorsun. İlgini çekmiyor. Yada bunları mantıklı bulmuyorsun. Ne hissediyorsun bilmiyorum ama ben sadace korku hissediyorum... Bedenimi saran korkunun sebebini de bilmiyorum. 
Acı çekiyorum THALIA. Gerçekten acı çekiyorum. Hayatıma son veremem. YAPAMAM. Ama yapmam için sebeplerim de var. Bilmiyorum. Bedenim ve Ruhum. Sanki ikiside bir odada. Beyaz bir oda. Çıldırmamak için zor tutuyorlar kendilerini. Halüsinasyonlar görüyorlar. Sesler duyuruyorlar. Ve artık bazı şeyleri hiç yaşamamış yada öğrenmemişçesine unutuyorlar. Anılar da siliniyor tek tek akıllarından. Sanki ruh odadan ayrılırsa eğer, beden dayanamaz, yaşayamaz. Ve beden direniyor adeta. Her seferinde ruha kalmasını söylüyor. Bu odadan çıkacağız diyor. Tıpkı o karanlık odadan çıktığımız gibi, buradan da çıkıp kurtulacağız diyor. Karanlık odadaki keskin bıçakları göremediğimiz için yaralandım. Yaralandık. Ama sen başardın ve feneri buldun. Bize yol gösteren o feneri buldun. Aydınlattın etrafı. Bütün bize acı veren şeylerin kaynağını buldun. Gerçekleri gördük diyor sanki beden ruha. Sen yara aldın, ve sen her yara alışında bunu en derinden hissettim diyor. Ve sonra ruh bedene, kendine güven, bana güven diyor. Çünkü ruh bedene bir şey olsun istemiyor. Karanlık odadan çıktığı gibi bu odadan da çıkacak. Ruh ve Beden bunu başaracak. Dayanın. Ruh ve beden, lütfen dayanın. Aşık olmak ruh. Onlara sakın inanma. Hayallerin için dik dur beden. Yığılıp kalma o odada. Yoksa ruh her an çıkabilir o odadan.  İkinizin de ihtiyacı var birbirine. Dışarı çıkmak, istemiyor musunuz? Bu zamana kadar onca şeye rağmen dayanan siz, elbet daha da dayanabilirsiniz. Hedefleriniz, hayalleriniz var. Gücü ben size bulup getirmeye çalışacağım. Dayanın. Birbirinizi bırakmayın


UMUT mu? Evet bu yazıyı 8. Sınıfta yazmış olabilirim. Ama ben o zaman kaybetmemeyi öğrendim. Hatta biliyor musunuz? Onlar o odadan çıktılar. Sağ salim olmasada, çıktılar. Başardılar. BAŞARDIM! Mutluluk denen o mükemmel duygu, armut piş ağzıma düş diyerek olmuyor. Mutlu olmak, asıl huzurunuza kavuşmak  istiyorsanız eğer, savaşmalısınız. Ama başkalarıyla değil. Kendinizle, aynada gördüğün kişiyle savaşmalısınız. Işte. Soylemesi kolay ama yapaması zor olan şeylerden biri daha. 

Ve buyrun. Sadece küçük bir umut sözleri bunlar. Gerisini siz getirin. Ve kendinizi kurtarın...

https://www.instagram.com/endless_heaven6/



Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar